
RASULULLAH SALLALLAHU
ALEYHİ VE SELLEMİN AHLAKI
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ
اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ
وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا
“ Andolsun,
Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı
çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.”
( Ahzab ,21 )
Peygamberler her konuda numüne-i
imtisaldir. Her peygamber ümmeti için bir örnek teşkil eder. Peygamberlik
halkasının sonuncusu, nübüvvet makamının mührü olan Hazret-i Muhammed Mustafa
sallallahu aleyhi vesellem efendimiz de bizim için en güzel ve mükemmel bir
örnektir.
O bütün insanlığın peygamberidir.
O
Kâinatın rehberidir.
O’nun yaşayışı da kâinata örnektir.
Yüce
Yaratıcı, yarattıklarına Habibi Edibini örnek olarak göndermiştir.
Her şey
O’ndan alınacak, her fert O’na tabi olacak, böylece huzur bulunacak.
Allah’ın hoşnutluğunu
kazanmak isteyenler için en güzel örnek Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem
efendimizdir. O, sadece kaideler koyan değil, koyduğu kaideleri bizzat
uygulamak suretiyle öğreten, yaşayan bir rehberdir. Ahlakı, yaşantısı en yüksek
en mükemmel noktada olan mihmandardır.
“ En yüksek hayır gayesine ulaştıracak pek
güzel ve pek yüce huylar, hakikaten hürmete layık seciye ve meleke, maneviyat
üzere yaratılmış” fazilet timsalidir.( Hak Dini Kur’an Dili:7/ 5269 )
O’na ahlakı
Allah Teâlâ bahşetmiştirلُقٍ عَظِيمٍ
وَإِنَّكَوَإِنَّكَوَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
“ Sen
elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” ( kalem :4 )وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
Said bin Hişam, Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellemin ahlakını Hazret-i Aişe validemizden sormuştu. Hazret-i
Aişe radıyallahu anhe cevaben:
-
Sen Kur’an okumuyor musun? Diye sorar. O:
-
Evet okuyorum. Deyince:
-
İşte O’nun ahlakı Kur’an dan ibaretti. Cevabını
vermişti. ( Müslim ) O’nun ahlakı Kur’an ahlakı idi. Kur’an’ın öğrettiği,
Allah’ın istediği ahlak O’nda idi. O halde örnek O’dur.
Hazret-i Hüseyin radıyallahu anh, babası
Hazret-i Ali kerremallahu veçheden Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin
evlere giriş çıkışını, oturup kalkmasını, davranışlarını ve ahlakını sormuştu.
Hazret-i Ali radıyallahu anh şöyle cevap verdi:
“ Evine izin isteyerek girerdi. Evindeki
zamanını üç kısma bölerdi. Bir kısmını Allah’a, bir kısmını ailesine, bir kısmını da kendisine. Sonra da
kendisi için ayırdığı zamanı insanlar ile kendi arasında paylaştırırdı.
İleri gelen kimselerle de sıradan kimselerle
de eşit şekilde konuşurdu.
Onlardan ( onlara
ulaştırılması gereken )hiçbir şeyi saklamazdı. Ümmete seviyelerine göre
davranırdı. Herkese kendi durumuna göre değer verirdi. İnsanların dindeki
niteliklerini önemserdi. Dinde bilgili olana daha başka bakardı. İnsanların kiminin bir, kiminin iki, kiminin
de birçok ihtiyaçları olurdu. Bunları da göz önünde tutar, ona göre davranırdı.
Onlarla ihtiyaç ve maslahatlarına göre meşgul olurdu. Kendilerine lazım ve
layık olanı onlara bildirirdi. Şöyle buyururdu:
“ Burada
bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın! Bana ihtiyacını ulaştırmayanların
ihtiyaçlarını bana ulaştırın! Çünkü eğer yetkilinin ancak kendisini kabul
edeceği kişi, başka bir şeyi değil sadece muhtacın ihtiyacını dile getirir ve
yetkiliye ulaştırırsa Allah, kıyamet gününde onun ayaklarını kaydırmaz.”
İnsanlar, O’nun yanına susuz olarak ( maddi
ve manevi ihtiyaçları olarak) girerler, ama susuzlukları gitmiş ( maddi manevi
ihtiyaçlarını karşılamış) bir halde, delil olarak çıkarlardı.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem dilini
tutardı, ancak insanları birbirine sevdirecek, birbirleriyle kaynaştıracak
şeyleri konuşurdu. Onları ürkütüp kaçırmazdı. Her toplumun liderine önem
verirdi, ikramda bulunurdu. Daha sonra onu toplumunun üzerine vali yapardı. Bir
kavmin ileri gelenlerine karşı, onların şerlerine ve ahlaklarından bir şey
gizlemeden o kavmin fertlerini uyarır, kendisi de onlara karşı dikkatli
davranırdı.
Arkadaşlarını özler ve sorardı. İnsanların,
durumlarını ve işlerini de sorardı. Güzele güzel, çirkine de çirkin derdi. İşi
daima dengeli idi, tutarsız değildi. İnsanlar gaflet ederler korkusuyla,
kendisi kesinlikle gaflete düşmezdi. Bezerler, usanırlar diye lüzumundan fazla
söz söylemezdi. Daima hazırlıklı ve dikkatli olurdu. Hak ve hakikatten
ayrılmaz, öbür insanların hakkı çiğnemelerine de izin vermezdi. Onun yanında,
insanların en üstün ve en iyileri, ihlas ve samimiyet bakımından en ileri
olanlarıydı. Katında mertebe bakımından en büyükleri, insanlarla iyi geçinen ve
yardımlaşmayı başaran kimseler olurdu.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, herhangi
bir fayda söz konusu olmadan, ne oturur ne de kalkardı. Kendisine özel yerler
edinmezdi. Belirli oturma yerleri edinmekten insanları nehyederdi. Bir
topluluğun yanına geldiğinde, meclisin bittiği yere ilişip otururdu. Böyle
yapılmasını da emrederdi. Meclisindeki kimselerin her biriyle ilgilenir, farklı
davrandığı izlenimini vermezdi. İhtiyacını gidermesi için O’nun la oturan veya
O’nu ayakta tutan kimseye karşı sabırlı olur, o kişi ayrılmadıkça kendisi onu
terk edip ayrılmazdı. Biri kendisinden bir şey istediğinde, onu mutlaka
verirdi, ya da tatlı sözler söyleyerek onu savardı. Güler yüzlü oluşu ve
herkese nazik davranışı, O’nu halka adeta baba yapmıştı. Herkes O’nun katında ve
nazarında eşitti.
Meclisi bir olgunluk, sabır, güven ve hayâ
meclisiydi. Orada sesler yükselmez, namus ve haysiyetler çiğnenmez, kimseye
sataşılmazdı. Gayet dengeli ve hayâlı idiler. Birbirlerine takva tavsiye
ederlerdi. Son derece mütevazı idiler. Küçükler büyüklere saygı, büyükler de
küçüklere sevgi ve şefkat gösterirlerdi. İhtiyacı olanları kendi nefislerine
tercih ederler, garibe yardım elini uzatırlardı.
Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem,
daima güler yüzlü, yumuşak huylu idi, sert ve kaba değildi. Gürültücü ve hayâsızda
değildi. Kusur arayan, gereksiz yere insanları öven biride değildi.
Arzulamadığı şeylere kulak asmazdı. Kimseyi umutsuzluğa düşürmezdi. Herkese
ümit verici davranırdı. Üç şeyden uzak dururdu: Gereksiz yere tartışmak, fazla
konuşmak ve kendisini ilgilendirmeyen şeylere ilgi duymak.
İnsanlarla ilgili şu üç şeyden de uzak
dururdu: Kimseyi kötülemez, kimsenin kusurunu, gizlisini ve ayıbını
araştırmazdı. Ancak fayda umduğu şeyleri söylerdi. Konuştuğu zaman,
yanındakiler sanki başlarında kuş varmış gibi sakince başlarını eğerlerdi.
Ancak o sustuğu zaman konuşurlardı. Yanında tartışmazlardı. Biri konuştuğu
zaman herkes susar ve onu dinlerdi, sözünü bitirinceye kadar söze girmezlerdi.
Onların konuşmaları da bir başkaydı. Onların güldükleri şeye o da gülerdi,
hayret ettiklerine o da hayret ederdi. Gelen yabancının, aşırı ve mantık dışı
davranışlarını sabırla karşılar, onu azarlamazdı. Arkadaşları bazen buna
kızarlardı da, O onları sakinleştirir, şöyle derdi:
“ Böyle kimseleri gördüğünüzde, ona gerçeği
gösterin!”
Övgüyü,
ancak hakkını verenden kabul ederdi. Kimsenin sözünü kesmez, bitirmesini
beklerdi. Adam, ya bitirir, ya da kalkıp giderdi.
O’nun susması dört maksat içindi: Hilim, hazer,
takdir ve tefekkür. Takdiri, fark gözetmeksizin insanlara bakmak ve aynı
şekilde dinlemekti. Düşünmesi, hem geçici olan dünya, hem de sürekli olan
ahiret hakkında idi. Hilmi ise, sabrında idi. Zira onu hiçbir şey kızdırmaz ve
ürkütmezdi.
Hazeri dört şeyde tecelli ederdi: kendisine
uyulması için en güzel olanı almak, vazgeçirmek amacıyla kötüden uzak durmak,
ümmeti için yararlı olan hususlarda fikir üretmek, dünya ve ahiret hayatlarını
temin edecek hususlarda onlar için çalışmak.” (Taberani )
İşte Hz. Ali kerremallahu vechenin lisanından
Rasul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin davranışları, güzel ahlakı hakkında
tespitler. Her Müslüman Nebevi ahlakla, Kur’an ahlakı ile ahlaklanmalı, her
hususta Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemi örnek almalıdır. İşte o zaman
kul olmanın, Müslüman olmanın tadını alacaktır.
Merhum ŞEYH HASAN ARSLAN HOCAMIZ, meşhur
divanın da, PEYGAMBER EFENDİMİZ
salllallahu aleyhi ve sellem’in Ahlakıyla ahlaklanmamızı bizlere tavsiye etmiş
ve şöyle buyurmuşlar:
GÜZELİM AHLAK-I MUHAMMEDİYYE
Anlamak
istersen hak tarikatı,
Güzelim
ahlak-ı Muhammediyye.
İyi
anlayasın tek hakikatı,
Güzelim
ahlak-ı Muhammediyye.
Kâmil arif
olan ulu pîrleri,
Zâhid, salih
duran, temiz erleri,
Gece gündüz
her dem tüm fikirleri,
Güzelim
ahlak-ı Muhammediyye.
Tevbe edip, gönlün iyice yuyan,
Mevlâ sevgisini kalbine koyan,
Doğru yolu bulup, ihlâsla uyan,
Güzelim ahlak-ı Muhammediyye.
Dava
marifetsiz, yanlış olunca,
Günler boşa
gider, yıllar boyunca,
Şahsı
kurtaracak ömür dolunca,
Güzelim
ahlak-ı Muhammediyye.
Kardeşim sarılın yüce Kur’ana,
Tecvidle
okuyun, tam kana kana,
Nasihatım olsun bunu duyana,
Güzelim ahlak-ı Muhammediyye.
Fıkhı iyi
öğren, gel olma aciz,
Candan
sarıl, verme boş yere taviz,
Arayan
sofuya kemâlat bâriz,
Güzelim
ahlak-ı Muhammediyye.
Âgâh ol Hasan’ım İslam yolunda,
Çalış
tasavvufun nurlu kolunda,
Hakk’a vâsıl eder, seni sonunda,
Güzelim ahlak-ı Muhammediyye.
Rabbim
cümlemize, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin ahlakıyla ahlaklanmayı
nasip ve müyesser eylesin. Âmin.
Her halde tevhit ve hidayet Yüce Rabbimdendir.
KİLİS İL VAİZİ: Mehmet Dumrul.